Avrupa Parlamentosu, son Türkiye Raporu’nda Ankara’yı eleştiri bombardımanına tuttu.
"Balyoz ve Ergenekon sürecinde ilerleme yok. Gazeteci tutuklamaları kaygı verici. Dink cinayeti aydınlatılamıyor"
Avrupa Parlamentosu’nun büyük farkla kabul ettiği raporda Türkiye’ye basın özgürlüğü, uzun tutukluluk süresi gibi konularda sert eleştirilerde bulunuldu. Polis ve yargı tacizine maruz kalan Nedim Şener, Ahmet Şık ve diğer gazetecilerin davaları yakından izlenecektir” denildi.
Avrupa Parlamentosu Türkiye ile üyelik sürecinin başladığı 1999 yılından bu yana en sert Türkiye raporunu yayınladı. Gazeteci tutuklanmalarının yargılamalarda güven kaybına yol açacağı belirtildi.
AP ayrıca; basın özgürlüğü, yüzde 10’luk seçim barajı, tutukluluk sürelerinin uzunluğu, yeni anayasa, üniversitelerde başörtü sorunu, Dink cinayeti ve dokunulmazlık gibi konularda çok net bir tavır açıkladı.
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Hollandalı Hristiyan Demokrat Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporu büyük farkla kabul edildi. Rum ve Yunan milletvekillerinin Türkiye aleyhine verdiği önergelerle 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının tanınması yönündeki önerge büyük farkla reddedildi. İşte herhangi bir bağlayıcılığı olmamasına rağmen tavsiye niteliği taşıyan 58 maddelik rapordan satırbaşları:
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
* Avrupa Parlamentosu, “polis ve yargı tacizine maruz kalan” Nedim Şener, Ahmet Şık ve diğer gazetecilerin davalarını yakından izleyecektir.
* İnsan hakları ve temel özgürlükler, özellikle de basın ve ifade özgürlüğü konusunda modern ve demokratik bir ülkede güçler ayrılığı; yürütme, yasama ve yargı arasında dengenin sağlanmasının çok önemli olduğunu belirterek bunun çoğulcu bir demokratik toplumdaki rolüne dikkat çekiyoruz.
* Medya kuruluşlarında yabancı payının yüzde 25’ten 50’ye çıkarılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak TV yayınlarının ulusal güvenlik gerekçe gösterilerek yargı kararı olmadan durdurulabilmesi konusunda kaygılıyız.
* Türk basınında internet dahil bazı sansür eylemleri ve artan otosansür basın özgürlüğü açısından endişe vericidir. Basının bağımsızlığı demokratik toplumlarda hayati öneme sahiptir.
* Türkiye’de medya sahipliği, bağımsızlığı ve idari kontrol sorunlarının çözümü için yeni basın yasası çıkarılması gerekir. Özellikle “soruşturmanın gizliliğini ihlal” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamalarıyla gazeteciler aleyhine açılan davalar endişe vericidir.
* Türk Ceza Kanunu’nun 220, 301, 314 ve 318’nci maddeleri ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesi gibi birçok düzenleme ifade özgürlüğünü sınırlamaya devam etmektedir. Hükümet, Türkiye’deki mevzuatı gecikmeksizin gözden geçirerek ifade özgürlüğü noktasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla uyumlu hale getirmelidir.
ERGENEKON VE YARGI
* Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planı iddialarının soruşturulmasında yeterince ilerleme sağlanamamasından endişe duyulmaktadır. Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi tanınan gazetecilerin tutuklanması bu tür yargılamalarda güven kaybına neden olabilir. Halbuki bu davaların tam tersine demokrasiyi güçlendirmesi gerekir.
* Türkiye’nin yargı alanında gerçekleştirdiği reformlar takdir edilmektedir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı çoğulcu demokratik toplumun işleyişinde kilit rol oynar.
* Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planı iddialarına yönelik soruşturmaların Türkiye’de demokratik kurumların ve yargının gücünü ve uygun, bağımsız ve şeffaf işleyişini ispatlaması gerekir. Yargılama öncesi tutukluluk sürelerinin uzunluğu endişe vericidir.
* Anayasa Mahkemesi’nin yargılanma öncesi tutukluluk süresini 10 yıla çıkaran kararı Avrupa standartlarına açık şekilde aykırıdır. TBMM’den bunu AİHM standartları çerçevesinde düzenlemesini talep ediyoruz.