Bilim adamları, Ortadoğu ülkelerinin deprem bilincini
geliştirmek için çalışıyor.
Depremselliği en son
bilimsel tekniklerle ayrıntılı olarak araştırmayı ve deprem zararlarını
azaltmayı amaçlayan 'Ortadoğu Deprem Modeli' projesi kapsamında, Sakarya
Üniversitesi'nde (SAÜ) gerçekleştirilen uluslararası deprem çalıştayı
sona erdi. SAÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent
Gülen, projede homojen olarak Türkiye'den Hindistan'a kadar olan
bölgenin depremselliğinin ortaya konulmuş olacağını söyledi.
10
ülkeden 36 deprem bilimcinin Ortadoğu Deprem Modeli' projesi kapsamında
katıldığı çalıştayın ilki tamamlandı. Türkiye, İsviçre, Gürcistan,
Ermenistan, Azerbaycan, Suriye, Lübnan, Ürdün, İran ve Pakistanlı deprem
bilimciler iki gün süren çalıştayda, araştırmada hangi yöntemlerin
kullanılacağını, ne gibi veriler gerektiği ve bu verilerin ne tür
formatlarla işleneceğini görüştü.
Toplantıya ev sahipliği yapan ve EMME Projesi'nde Aktif Faylar ve
Sismojenik (deprem oluşturan) Zonlar (kuşak) Koordinatörlüğü'nü yürüten
SAÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Gülen,
toplantının oldukça başarılı geçtiğini söyledi. 3 yıllık projede aktif
faylar ve sismojenik zonlarla ilgili kısmın 1 yıl içinde bitirileceğini
ve bundan sonra depremselliğin diğer konularının işlenmeye başlanacağını
ifade eden Gülen, "Projede gelinen en son yöntemleri kullanmak
istiyoruz. Daha önce de bazı çalışmalar yapılmıştı, fakat bilim
ilerledikçe kullanılan yöntemler de değişiyor ve gelişiyor. Bu
toplantıda biz bu gelişimleri anlattık. Toplantıya katılan ülkelerin
ellerinde olan verileri yeni gelişimler ışığında değerlendirilebilmesi
için gerekli bilgileri verdik. Bu ülkeler verileri toplayacak, bir
kısmını değerlendirecek daha sonra tüm Ortadoğu'nun değerlendirmesini
burada biz yapacağız." dedi.
"TÜRKİYE TEKNOLOJİK OLARAK JAPONYA, AMERİKA İLE BİRLİKTE İLK
ÜÇ SIRADA"
Projede en son yöntemleri kullanmak istediklerini kaydeden Gülen,
Türkiye'nin teknoloji açısından toplantıya katılan 10 ülke arasında en
iyi konumda olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Gülen şöyle konuştu:
"Amacımız bütün bu ülkeleri bir araya getirip kullanacakları
teknikleri gösterebilmekti. Onlara bu teknikleri gösterdik. Herkes kendi
verisini ortaya koydu. Bazılarında eksik veriler var, bu verileri
tamamlayacaklar. Projede homojen olarak Türkiye'den Hindistan'a kadar
olan bölgenin depremselliği ortaya konulmuş olacak. 'Alp, Himalaya
Kuşağı' dediğimiz deprem kuşağı olduğu gibi devam ediyor."
Türkiye'nin deprem konusunda teknolojik olarak çok iyi durumda
olduğunu dile getiren Gülen, Marmara Depremi'nden önce 3 tane olan geniş
bant sismik istasyon sayısının bugün 120'ye yükseldiğine dikkat çekti.
Türkiye'nin deprem çalışmaları alanında büyük aşamalar kaydettiğini
söyleyen Gülen, "Diyebilirm ki Türkiye'nin bu konuda dünya çapında
Japonya, Amerika ile birlikte ilk üç sırada yer aldığını
söyleyebilirim.Türkiye bu konuda gerçekten çok iyi durumda. Özellikle
Marmara Depremi'nden sonra bu konuda önemli adımlar attık." diye
konuştu.
"ROMALILARIN YAPTIĞI EVLER, 21. YÜZYILDA DOĞU'DA YAPILAN
EVLERDEN DAHA SAĞLAM"
Evin ve iş yerlerinin yapıldığı zemin ile binaların deprem güvenliği
açısından çok önemli olduğunu belirten Gülen, Elazığ'daki depremde
yıkılan kerpiç evlerin enkazında kalan onlarca kişinin öldüğünü
hatırlatarak şunları söyledi: "Tüm Türkiye'de binlerce köy var. Bu
köylerde bir çok vatandaşımız kerpiçten yapılma evlerde yaşıyor.
Romalıların yaptığı evler, bizim 21. yüzyılda Doğu Anadolu'da kırsal
kesimde yapılan evlerden çok daha iyi ve halen ayaktalar. Anlatabiliyor
muyum? Halkın ilk önce bilinçlendirilmesi lazım. Mezar gibi evlere
giriyorlar. Ne yapıyorlar? Yuvarlak taşların arasına çamur koyuyor,
üstüne elektrik direği gibi kalasları koyuyor, onun üzerine de bir metre
kalınlığında toprak koyuyor. En ufak bir sarsıntıda ev olduğu gibi
kafasına geçiyor. Mezar oluyor. Polis zoruyla kimseyi evinden
çıkaramazsınız, böyle bir kanun yok. Toplum bilinçlenecek ki bu evlerden
kendiliğinden çıkacak. Hane halkı illa ki ben bu evde oturacağım derse
kanun gücüyle evinden çıkarmak gerçekten zor. Hele bir de ekonomik gücü
yoksa ne yapsın?"
Çalıştaya Pakistan'dan katılan Peshawar Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Asıf Khan da programın çok verimli geçtiğini belirtti.
Pakistan gibi Ortadoğu ülkelerinin bu çalıştayda pek çok şey öğrendiğini
vurgulayan Khan, Türkiye'nin deprem konusunda önemli bir deneyime sahip
olduğunu ifade etti. Projenin ortadoğu bölgesi için çok önemli bir
çalışma olduğunu anlatan Khan, "Pakistan önemli bir levha sınırında
bulunuyor. Hindistan plakası Pakistan'da güneye doğru dünyanın
derinliklerine dalmakta ve önemli bir deprem kuşağını oluşturuyor. Hatta
1931 yılındaki depremde 20 bin kişi öldü, 2005 yılında olan Kaşmir
depreminde 80 binden fazla insan öldü. Bu çalıştaydan çok yararlandık.
Türk bilim adamlarından birçok yeni şey öğrendik. Aynı zamanda diğer
ülkeler de çalıştaydan önemli yararlar elde etti. Bu çalıştay sonunda
elde edilecek bilgiler ülkemiz açısından çok yararlı olacak. Gerek
Pakistan'ın depremselliğinin saptanması, gerekse oradaki yapıların
depreme karşı güçlendirilmesi konusunda önemli adımlar atılacak."
ifadesini kullandı. Projenin ikinci toplantısı Mayıs ayında Gürcistan'da
yapılacak.