Türkiye’nin gündemi açılımlara kilitlenmişti ki ‘sözde değil özde
bir açılım’ yapıldı. Darbe açılımı. Her gün darbeye karşı olduğunu
söyleyenler meğer şunu demeye çalışmışlar: Devir değişti, dünya
sistemiyle buluştuk. Anlaştık. Eğer darbe lazımsa- şekilde görüldüğü
üzere-biz yaparız. Aksi takdirde yetki gaspı olur. Bu durumda darbenin
açısını genişletiriz. Paralel güç gösterisini dikeyleştiririz.
Nasıl mı? İşte böyle. Adalet Bakanı HSYK’nın aldığı karar üzerine ’bu
bir yetki gaspıdır’ dedi. Konuşmada geçen ‘gasp’ sözü kararı alanlara
dönük olduğuna göre açık bir hakarettir. Hâkim ve savcıları hile
yapmakla suçlamaktır. Zorba, yağmacı ve çapulcu imasında bulunmaktır.
Gasp; bir şeyi hile yoluyla zorla elde etmektir. Bunu yapana ‘gasıp’
adı verilir. Gasıp ise sahibinin rızası olmaksızın bir malı, bir şeyi
hile veya zorla alan, zorba, yağmacı, çapulcu demektir. Bu kadar ağır
sözleri bu kadar rahat söylemenin önünde ve arkasında darbe açılımı var.
Maraş Milletvekili Avni Doğan ’fişleme sırası bizde’ dedi. AKP’li
yetkililer önce gözetlediler. Kamuoyuna yansıyıp yayılınca tepki
gösterme ihtiyacı hissettiler. Ardından da görüntüyü kurtarmak için
inceleme başlattılar. Oysa Doğan, arka planda yer alan politik mutfağı
’kuşlar kadar saf’bir şekilde kustu. Fakat bu kadar doğru bir cümle
kurduktan sonra sözlerim yanlış anlaşıldı derken cidden ayıp etti. Bu
kadar düz ve açık cümlede maksat aşılmaz. Ama Sayın Doğan, arka planda
pişirilen projeler böyle anlatılmaz ki.
Bu yollarda kıvrım kıvrım yürüyen akıllılar seni iflah etmezler.
Üzülme, senin teknik bir hata yaptığını Allah biliyor. Bu ayıp değil,
asıl ayıp fişleyip, kimseyi fişleme niyetimiz yok diyenlerde. Eski
Bakan H. Çelik kıvrak bir dille ’fişleme gibi niyetimiz yok’ dedi.
Teknik hata yapmadı, doğru söyledi. Çünkü önce fişliyor, sonra niyet
ediyorlar. Niyet, bir iradenin ve kararın sonucudur. Oysa onlar
kendilerine ne üfürülüyorsa onu yapıyorlar. Bigayrihi müteharrik
olanlar için niyet gerekmez. Darbe açılımını bilmek için MESİHUSA’dan
gelen haberlerden haberdar olmak lazım.
Olan oldu, her olanda da bir hayır vardır. Mademki Doğan eğip bükmeden
konuşuyor, CHP milletvekili Atilla Kart’ın ’Bush’un Türkiye’de olduğunu
söylediği 35 ajanın ne yaptığı’, sorusuna bir cevap vermelidir. Bunu
yaparsa millete en büyük hizmeti yapmış olur. Muhaliflerine kanı bozuk
diyen milletvekilinden umudum yok. Ama Doğan’dan umutluyum. Eğer
açıklarsa darbe açılımı açığa kavuşur. Gerçi iki kimlikli ünlü köşe
yazarı dolaylı da olsa bir nebze açıklamıştı. Fakat ’şimdi fişleme
sırası bizde’ tadında açık ve anlaşılır bir cümle yüreğimize su serper.
Bütün olup bitenleri hayretle izlerken kulağıma tanıdık bir ses geldi.
Televizyonun başına koştum. Bu tanıdık ses, Mehmet Metiner’in sesiydi
ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u övüyordu. Hatta kutluyordu.
Utandım. Şaştım.
Sonra kendi kendime mırıldandım. Kim kimin dilinde, hayret!
Ertesi gün balyoz geldi. Durumu kökten kavradım. Metiner MESİHUSA’dan
haberdar. Mutfakta neyin piştiğinden, neyin tezgâha taşındığından
haberi var. Aslında bir hafta öncesinden açılımın açılımı yapılmış, bir
sonraki adımın hazırlığı yapılıyor, ayar veriliyordu.
Ve darbe açılımı yapıldı: Uzun süre PKK terör örgütüne karşı mücadele
veren, Sakık’ı ve Öcalan’ı Türkiye’ye getiren özel kuvvetler komutanı
Engin Alan derdest edilip götürüldü.
Şüphe yok ki bu tabloyu Sakık ve Öcalan izlemiş, kırk baş göbek atmıştır.
Darbe açılımının özü şu; Başbakan paslaştı, Öcalan golü attı.
26 Şubat 2010